28 Haziran 2012 Perşembe

143

Yakuza'nın en takdir edilesi yönü halka bulaşmaması, garibanla uğraşmaması ve sokaklarda sizi rahatsız edecek şekilde suç işlememesidir. Türkiye'de her an mafyanın kontrolündeki kapkaç çetelerine çarpılabilir, eviniz soyulabilir, cadde kenarına park ettiğiniz araba için mafyaya para ödeyebilirsiniz. İşlettiğiniz küçük bir büfe için haraca bağlanabilirsiniz. Japonya'da ise Yakuza'ya bulaşmak için özel bir çaba sarf etmeniz gerekiyor; durduk yerde size ilişmezler.

*Japon Ne Yapmış - Onur Ataoğlu

142

Tren ve metrolarda ulaşım ücreti kaç durak gideceğinize göre değişiyor. Bu yüzden istasyonun bilet gişesindeki haritaya bakarak gideceğiniz istasyon için gereken tutarı öğrenir biletinizi alırsınız. İneceğiniz durağa kadar bileti saklar, inişte otomatik turnikeden geçersiniz. Eğer az ücret ödediyseniz çıkıştaki bir makineden farkı tamamlarsınız; fazla ödediyseniz bileti saklar, kalan miktarı ileride kullanırsınız. Bileti kaybettiyseniz istasyon görevlisine gider, trene nereden bindiğinizi söylersiniz, o da ücreti hesaplayıp sizden tahsil eder.

Bunu öğrendiğimde, tabi ki bir Türk olarak aklıma her türlü hinlik geldi. Bir Japon arkadaşıma sordum:
- Yirmi duraklık bir mesafe kat etsen ama görevliye iki durak geldiğini söylesen ne olacak? Senin trene nereden bindiğini nasıl anlayabilir?
Arkadaşım hayretle bana baktı,
- Böyle bir şeyi neden yapayım ki?
- Yani mesela 750 yen yerine 150 yen ödersin.. Çaktın mı köfteyi?
- Ama böyle bir şey yaparsam tren şirketleri zarar etmeye başlarlar. Dolayısıyla zamanla fiyatlar arttırmak zorunda kalırlar ve benim çocuklarım gelecekte bu hizmetten daha pahalıya faydalanırlar.

*Japon Ne Yapmış - Onur Ataoğlu

141

Bir defasında bindiğim tren Osaka'da ineceğim istasyona geldiğinde içtiğim suyun boş pet şişesini istemeyerek koltuğun kenarında unutmuştum. Yanımda oturan yaşlı teyze de inmek için ayağa kalkarken uzanıp benim bıraktığım boş şişeyi aldı atmak üzere çantasına koydu. Trenden indikten sonra uzun uzun düşündüm. Trenin camını taşlamak dururken, kendisine ait olmayan çöpü toplamak ne kazandırır ki ona bu yaştan sonra?

*Japon Ne Yapmış - Onur Ataoğlu

140

Japonya'nın bir ucundan diğer bir ucundaki köye gitmek istiyorsanız, demiryollarının internet sitesine girip "ben 20 Ekim tarihinde evime en yakın istasyondan trene/metroya binip saat 18:03'te falanca köyün istasyonunda olmak istiyorum" şeklinde tercihlerinizi giriyorsunuz. Belirtilen saatte hedefinizde olmanız için saat kaçta evinize en yakın istasyondan trene bineceğiniz, nerelerde tren değiştirmeniz gerekeceği, bu değişiklikleri yapacağınız istasyonlardaki peronlar arası mesafeyi kaç dakikada yürüyebileceğiniz, trenin kaç vagonu olacağı, toplam kaç yen ödeyeceğiniz gibi bilgiler bir saniye içinde önünüzde beliriyor. Ayrıca bu bilgiler birkaç değişik seçenekle önünüze geliyor; en az tren değiştirme, en hızlı ama pahalı, daha ucuz ama uzun süren vs.

*Japon Ne Yapmış - Onur Ataoğlu

139

Üç buçuk yılda bir kez bile elektrik kesintisi yaşanmadı. Bir keresinde Japon arkadaşlar konuşurken Ankara'da sık sık kesilen elektrikler yüzünden elektronik cihazlarımızın zarar gördüğünü söylemiştim. Arkadaşım elektrik kesintisinin ne demek olduğunu pek anlayamadı.

- Elektrik kesintisi ne demek?
- Evine elektrik gelmiyor.
- Nasıl yani? Niye gelmiyor?
- Nereden bileyim. Trafo, şebeke, cereyan.. Elektrik arzı, talebi, yoğunluk, arıza..
- Bir eve elektriğin gelmemesi ne demek ki? Mantıksız bir şey. Elektrik dediğin sürekli vardır.

*Japon Ne Yapmış - Onur Ataoğlu

138

Tokyo'da yaşadığım üç buçuk yıl içerisinde sadece bir kez su borularında tamirat oldu; o tamiratı da belediye yetkilileri bir ay öncesinden mahalledeki tüm evlere duyurdular 'falanca tarihte saat 11:25 ile 13:52 arasında su kesilecektir' diye. 13:53'te sular akıyordu.

*Japon Ne Yapmış - Onur Ataoğlu

137

Haçlı Seferleri'nin en başından en sonuna kadar, Araplar Batı'dan gelen fikirlere açılmayı reddetmişlerdir. Uğradıkları saldırının belki de en yıkıcı etkisi bu alandadır. İşgalci açısından topraklarını fethettiği halkın dilini öğrenmek hünerdir; istilaya uğrayan halk açısından fatihlerinin dilini öğrenmek ise bir taviz, hatta ihanettir. Gerçekten de çok sayıda Frenk Arapça öğrenirken, birkaç Hristiyan dışında memleket nüfusu Batılı'ların dillerine kulaklarını tıkamıştır.

Frenkler ister Suriye'de, ister İspanya'da, ister Sicilya'da olsun Arapların "rahle-i tedris"inden geçmiş, onlardan ders almış ve öğrendikleri, sonraki gelişmeleri açısından vazgeçilmez bir önem taşımıştır. Yunan Uygarlığı'nın mirası Batı Avrupa'ya ancak bu uygarlığın tercümanları ve devamcıları olan Araplar aracılığıyla taşınabilirdi.

Haçlı Seferleri Dönemi, Avrupa açısından hem ekonomik hem de kültürel anlamda tam bir devrim başlatırken, Doğu'da bu kutsal savaşlar ve karşılığındaki "cihat" uzun yüzyıllar sürecek bir gerilemeye ve aydınlık düşmanlığına yol açar. Her taraftan kuşatılan İslam Alemi kendi kabuğuna çekilir kısırlaşır; gezegen çapındaki evrim sürüp Müslümanlar kendilerini bu gelişmenin iyice dışında kalmış hissettikçe de söz konusu tavırlar kökleşir. Bundan böyle ilerleme, 'öteki' anlamına gelmektedir. Modernizm 'ötekidir'.

Kendi kültürel ve dinsel kimliğini Batı'nın simgelediği bu modernizmi yadsıyarak ifade etmek zorunlu muydu? Yoksa tam tersine kimliğini kaybetme riskini göze alıp kararlı bir biçimde modernleşme yoluna girmek mi gerekirdi? Ne İran, ne Türkiye ne de Arap dünyası bu ikilemi çözmeyi başarabildi; bugün hala cebri Batılılaşma evreleriyle, yabancı düşmanlığı rengine de bürünen aşırı gericilik evrelerinin birbirlerini, çoğunlukla da şiddet yüklü bir biçimde izlemesinin nedeni işte bu çözümsüzlüktür.

Barbar olarak tanıdığı, yendiği ama sonra tüm dünyaya egemen olmayı başaran bu Frenkler karşısında hem büyülenen hem de dehşete kapılan Arap Alemi Haçlı Seferleri'ni artık geride kalmış uzak bir geçmişe ait bir sayfa olarak göremiyor. Arapların ve genellikle Müslümanların batı'ya karşı tavrının yedi yüzyıl önce bitmiş olması gereken hadiselerden bugün bile ne denli etkilendiğini gördükçe insan hayretler içinde kalıyor.

İslam Alemi sürekli saldırıya uğradıkça, bu zulme uğramışlık duygusunun yükselişi de bastırılamaz; ama bu duygu bazı fanatiklerde tehlikeli saplantılara dönüşmektedir. Arap Doğusu'nun Batı'yı her zaman doğal düşman olarak gördüğü açıktır. Batı'ya karşı girişilen her türlü düşmanca eylem meşru bir intikam olarak kabul edilir.

*Arapların Gözünden Haçlı Seferleri - Amin Maalouf

136

Bir din ne kadar basitse ve sadece kişinin yaratan ile diğer yaratılanlar arasındaki ilişkiyi düzenliyorsa o derecede barışçıldır. Bunun tersi olarak dinin kapsamlı ve hayatın her kademesine müdahil olması toplumsal ilişkilerde kaosu arttırmaktadır.

*Japon Yapmış - Onur Ataoğlu