28 Haziran 2012 Perşembe

137

Haçlı Seferleri'nin en başından en sonuna kadar, Araplar Batı'dan gelen fikirlere açılmayı reddetmişlerdir. Uğradıkları saldırının belki de en yıkıcı etkisi bu alandadır. İşgalci açısından topraklarını fethettiği halkın dilini öğrenmek hünerdir; istilaya uğrayan halk açısından fatihlerinin dilini öğrenmek ise bir taviz, hatta ihanettir. Gerçekten de çok sayıda Frenk Arapça öğrenirken, birkaç Hristiyan dışında memleket nüfusu Batılı'ların dillerine kulaklarını tıkamıştır.

Frenkler ister Suriye'de, ister İspanya'da, ister Sicilya'da olsun Arapların "rahle-i tedris"inden geçmiş, onlardan ders almış ve öğrendikleri, sonraki gelişmeleri açısından vazgeçilmez bir önem taşımıştır. Yunan Uygarlığı'nın mirası Batı Avrupa'ya ancak bu uygarlığın tercümanları ve devamcıları olan Araplar aracılığıyla taşınabilirdi.

Haçlı Seferleri Dönemi, Avrupa açısından hem ekonomik hem de kültürel anlamda tam bir devrim başlatırken, Doğu'da bu kutsal savaşlar ve karşılığındaki "cihat" uzun yüzyıllar sürecek bir gerilemeye ve aydınlık düşmanlığına yol açar. Her taraftan kuşatılan İslam Alemi kendi kabuğuna çekilir kısırlaşır; gezegen çapındaki evrim sürüp Müslümanlar kendilerini bu gelişmenin iyice dışında kalmış hissettikçe de söz konusu tavırlar kökleşir. Bundan böyle ilerleme, 'öteki' anlamına gelmektedir. Modernizm 'ötekidir'.

Kendi kültürel ve dinsel kimliğini Batı'nın simgelediği bu modernizmi yadsıyarak ifade etmek zorunlu muydu? Yoksa tam tersine kimliğini kaybetme riskini göze alıp kararlı bir biçimde modernleşme yoluna girmek mi gerekirdi? Ne İran, ne Türkiye ne de Arap dünyası bu ikilemi çözmeyi başarabildi; bugün hala cebri Batılılaşma evreleriyle, yabancı düşmanlığı rengine de bürünen aşırı gericilik evrelerinin birbirlerini, çoğunlukla da şiddet yüklü bir biçimde izlemesinin nedeni işte bu çözümsüzlüktür.

Barbar olarak tanıdığı, yendiği ama sonra tüm dünyaya egemen olmayı başaran bu Frenkler karşısında hem büyülenen hem de dehşete kapılan Arap Alemi Haçlı Seferleri'ni artık geride kalmış uzak bir geçmişe ait bir sayfa olarak göremiyor. Arapların ve genellikle Müslümanların batı'ya karşı tavrının yedi yüzyıl önce bitmiş olması gereken hadiselerden bugün bile ne denli etkilendiğini gördükçe insan hayretler içinde kalıyor.

İslam Alemi sürekli saldırıya uğradıkça, bu zulme uğramışlık duygusunun yükselişi de bastırılamaz; ama bu duygu bazı fanatiklerde tehlikeli saplantılara dönüşmektedir. Arap Doğusu'nun Batı'yı her zaman doğal düşman olarak gördüğü açıktır. Batı'ya karşı girişilen her türlü düşmanca eylem meşru bir intikam olarak kabul edilir.

*Arapların Gözünden Haçlı Seferleri - Amin Maalouf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder